aklindaki.blogspot.com |
1880'de, Paris'teki Goupil Galerisi'ni yöneten kardeşi Theo'ya yazarak, ressam olmak istediğini bildirip, 1880-1885 arasında, kardeşinin gönderdiği paralarla anatomi dersleri aldı. Bu arada koyu renkli, kontrastlarla dolu ilk tablolarını yaptı: Patates Yiyenler, Köylü Kadın Başı, vb. Kısa bir süre Anvers'te kaldıktan sonra Paris'e giderek (1886) Pissarro, Degas, Seurat, Signac, Gaugin, Toulouse Launtrec'le tanıştı. Bir süre için noktalarla resim tekniğini benimseyip (bir Lokanta İçi, 1887; cv.) bu arada renk simgeciliğini tanıyarak açık renkleri kullanmaya başladı. 1888'de Toulose-Lautrec'in öğüdüyle Arles'a gidip, büyük ısrarlarla yanına çağırdığı Gauguin'i çok geçmeden silahla vurmaya kalkışarak, ardından bir bunalım sırasında kendi kulak memesini kesti. Olayın bildirildiği kardeşi Theo tarafından Arles hastanesine kaldırılıp, bir süre dengeye kavuşur gibi oldu ve kesik Kulaklı Adam (Kendi Portresi), Genç Köylü Kız, Arles'lı kadın, vb. tablolarını yaptı. 1889 baharında, kendi isteğiyle Saint-Rémy yakınında bir akıl hastanesine yatırılıp, sara nöbetlerine karşın peşpeşe tablolar yapmayı sürdürdü: Servi Ağaçları, Hasat, vb. Auvers-sur-Oise'a giderek (Mayıs 1890) doktoru Gaunchet'nin bir portresini yaptı ve buğday tarlalarını gösteren tablolar gerçekleştirdi. Yeni bir bunalım sırasında göğsüne iki kurşun sıkıp, iki gün sonra öldü. Fovistleri ve izlenimcileri büyük ölçüde etkilemiş olan Vincent Van Gogh, kaba gerçek arkasında bütün bunalımlarını, tanrı ve ışık özlemini yansıtmayı büyük bir ustalıkla başarmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder